Cinsel yolla bulaşan hastalıklardaki tırmanıştan ve olası hasarlarından söz eden bir yazıyı daha önce bu köşede paylaşmıştım.
Bu hastalıklar en sık 15-25 yaş arası grubu etkilemekle birlikte çoğunlukla sessiz seyrettiği ya da farkındalık olmadığı için atlanılarak ilerleyen zamanlarda üreme sağlığını etkileyen farklı sorunlarla karşımıza çıkabilmektedir.
Bu sorunlar arasında orta ve ileri yaş erkek üreme sağlığını etkileyen , uzun süreli ve doğru tedaviler gerektiren prostatitler yani prostat dokusunun iltihabi durumu da bulunmaktadır.
Prostatit erkek üreme sağlığını orta yaştan itibaren etkilemeye başlayan ve yaş ilerledikçe sıklığı da artan sorunlardan biridir.
Akut prostatit; ani başlayıp gürültülü seyreder, 20-40 yaş arası erkeklerde sıktır.
Bu yaş grubu için %10 gibi bir sıklıktan söz ederken 70 yaş ve üzerinde ise %70’lere tırmanan oranlar söz konusudur.
Akut prostatit akla gelince kolay tanınır.
Yan ağrısı ,kasıklar, makatta ağrı ve basınç gibi idrar yolu infeksiyonunu düşündüren bulgular ve yüksek ateş vardır.
İdrar kültürü alınmışsa bakteri ürer ve CRP,sedimentasyon gibi iltihap belirteçleri yüksek bulunur.
Bir ürolog tarafından parmakla rektal muayenenin yapılmış olması önemlidir.
Burada hemen kendi günlük hasta pratiğimden bir örnek vermeliyim.
Ateş ve bel ağrısı bulgularıyla bir türlü teşhis konulamayan, sağlık sistemine başvuruları sonucu aylarca farklı antibiyotikler kullanan 60 yaş üzeri bir hasta sonunda rektal muayenesini yapan dikkatli bir ürolog tarafından tanılandı.
Teşhis, prostat apsesiydi.
Tedavi için apse boşaltıldı ve boşaltılan apseden alınan kültür sonucuna göre ve yeterli sürede uygun antibiyotiklerin kullanıldı.
Biraz daha gecikmesi, ölümcül olabilen iltihabın kana karışmasına yol açacaktı.
Bir ironi ile komşuları tarafından “hep aşıdan!!!!!” denilecekti…
Eril üreme sistemindeki , mesane ile dışa açılan idrar kanalı olan uretra arasındaki prostat bezi yine yaş ile paralel olarak büyümekte ve idrar akımında tıkanıklığa yol açarak tekrarlayan idrar yolu infeksiyonlarına zemin hazırlamaktadır.
Tekrarlayan idrar yolu infeksiyonlarına eşlik eden ve eksik tedavi edilmiş akut prostatitler ya da daha erken yaştaki cinsel yolla bulaşan bir hastalığın atlanılması sonucu gelişen kronik (müzmin) bakteriyel prostatit bulguları ise maalesef özgün değildir.
Sık tekrarlayan idrar yolu infeksiyonu gibi ,sık ve ağrılı idrar, idrarda yanma ,anüs çevresinde hissedilen huzursuzluk olabilir…
Cinsel fonksiyon bozukluğu, cinsel ilişki sırasında ağrı, bazen semende kan görülmesi gibi bulgular vardır.
Bu kez etkeni bulmak ve tanımlamak için idrar kültürü de yeterli değildir, özel bir yöntemle ,tercihan prostat masajı sonrası alınan örnekler bakılmalıdır.
Risk faktörü olmaksızın, tekrarlayan idrar yolu infeksiyonu varsa akla gelmelidir.
Ürologlar tarafından sıkça tanı konulmasına karşın temsil eden örneğin alınması ya da etken mikropların bulunması güçtür.
Bu da antibiyotik gerektiren ve gerektirmeyen iltihabi durumların ayırımını güçleştirir.
Ayrıca doğru antibiyotiğin doğru süre kullanılmaması nedeniyle de hastayı yoran süreçler yaşanılmaktadır.
Hastaların tıp yaklaşımlarından karşılık bulamadığı tüm müzmin durumlarda olduğu gibi konu ile ilişkili bilgisi ya da uzmanlıkları olmayanlar tarafından aylar, yıllarca süren bilimsel dayanaksız destek tedavilerinin en sık kullanıldığı durumlardan biridir.
En yanlış uygulamalardan biri de prostat ilişkili bir belirteç olan PSA ile yapılan kanser taramaları sırasında yüksek bulunan değerlerin tekraren kullanılan antibiyotiklerle düşürülmeye çalışılmasıdır.
PSA değerleri 2 aydan uzun süre yüksek bulunuyorsa biyopsi yapılmalıdır. Çünkü PSA yükselmelerinin 1/3 ü kanserdir.
Prostat bezi iltihabını düşündüren bulgular yokken PSA yükselmiş ise ve bu yükselme “gri zon” olarak tanımlanan düzeyde yani 4-10 ng/ml arasında ise antibiyotik kullanılmamalıdır.
“Ama antibiyotik verilince PSA değerim düşüyor” diyenlere de ”Analjezik de kullansanız ya da hiçbir şey kullanmasanız da olağan seyrinde düşecek zaten olağanda da bu dalgalanmalar olacak” yanıtını veririm.
Hem sıklıkları artan cinsel yolla bulaşan hastalıklar hem artan yaşlı erkek nüfus tıp pratiğinde bu sorunu sıkça karşımıza çıkaracak.
Farkındalık ve sistematik yaklaşım ile karşılanmazsa cinsel, sosyal ve psikolojik zincirleme sorunlarla karşılaşmak ise kaçınılmaz olacak.